31 Aralık 2010 Cuma

HER ZAMAN Kİ GİBİ YENİ YIL GELİYO İŞTE NE PANİK YAPIYOSUNUZ?

Evdeyim. Uzatmayacağım. 1 saat öncesine kadar dışarıda sürttüm ama şu an evdeyim. Yeni yıla girerken de evde olacağım. Ve bundan mutluluk duyuyorum.
Hayır amına koyim! Kimi kandırıyorum? Bundan mutluluk falan duyduğum yok. Bi sevgilim olsaydı şimdi, öpüşerek girerdik yeni yıla. Ya da arkadaşlarım bizim evde olsaydı şimdi altımıza işeyene kadar güler, kusana kadar içer, başımız dönene kadar dans ederdik. Yani ne bileyim farklı bir şeyler yapardık en azından. Bu ne şimdi yani elimde bir tane bira, bilgisayarın karşısında bunu yazıyorum. İçeride annemler tombala oynuyorlar, çok güzel hareketler bunları izliyorlar falan... Gayet sıradan bi akşam yani ya da gece. Gerçi sıradan değil lan. Ben her gece bilgisayar başına geçip bira içmiyorum, yanlış anlama okuyucu. Oğlum çok sıkıcı lan. Hiç heyecanlı değil. Zaten biralar artık ablak bişey olmuş. Hiç böyle hafifte olsa bi çakır keyiflik etkisi falan yok abi, yok. Millet orda burda yeni yıldan beklentilerini sıralıyor, bende sıralıyım bari. Benim yeni yıldan beklentilerim; karnemde zayıf olmasın,bi de yine teşekkür alıyım (bak bi de nasıl mütevaziyim. Takdir değil, teşekkür.). Fazla bi beklentim yok işte. Şu durumda nasıl bi beklentim olabilir anasını satıyım! Evdeyim lan. Evde.
Hepiniz yeni yıla giriyoruz diye sevinip, eğleniceksiniz de, yeni yıl size gircek haberiniz yok (muhahaha).
Yeni yılınız mübarek olsun okuyucular ya da okuyucu.
(Oğlum yazı ne boktan olmuş lan sanırım çakır keyif olmaya başladım.)
Öptüm sayın gömdüm bayın.

30 Aralık 2010 Perşembe

BENİM BİR İNGİLİZCE SINAVIM VAAR HENÜZ ÇALIŞMADIIM

Bugün İngilizce sınavı var. Hayatım boyunca hiçbir İngilizce sınavına çalışmadan girdim ve hepsinden de 5 aldım. Ama hocamız 2 haftadır yoktu ve dersler boş geçti. Ben de hiç "bi tekrar ediyim şu ingilizceyi yeaa" zahmetine girmedim ve sonuç; tüm konuları unuttum. Sabahın 6sından beri ayaktayım. Neden? Çünkü ingilizce çalışıyorum. (Başlıktaki de sabahtan beri söylediğim şarkı oluyor bu durumda.) Neyse ki konuları hatırladım (zekiyim işte yapacak bir şey yok). Ancak soruları yapamıyorum (biri bana "zeki" mi dedi?). Hayat ne güzel... İlk sınavım 5ti ama bu sınavda notum düşecek eminim. Neyse ben çalışmaya devam edeyim. Bayınız.

14 Aralık 2010 Salı

YAKIŞIKLI GÖRME GÜNÜ

Bugün yakışıklı görme günüydü. Adım gibi eminim bugün öyleydi. Tüm dünya tarafından bir sır gibi saklanan bir gün olmalı ki sadece ben ve benim gibi yakışıklıya susamış kızlar fark ettik bunu. Evimin kapısının önünde, sokakta, minibüste, metrobüste, köprüde, merdivende, bakkalda, markette, mağazada, tuvalette (yok bu fazla oldu, hızımı alamadım.) her yerdelerdi ya her yerde! Kafamı nereye çevirsem yakışıklı, kaslı maslı, uzun boylu, ilik gibi çocuklar. Ki öylelerini de hep lanet olası okul kıyafetimin içindeyken görürüm! Çocuğa gidip o şekilde kur yapmaya çalıştığımı düşünsenize... "Ya bi siktir amk üstündeki ne lan senin? allah seni nası biliyosa öle yapsın e mi! bi daha beynin elindeyken benim gibi yakışıklı erkeklere sulanma! bas git şimdi deprasyona gir. allam bi tanede düzgün bi kız ver ya. of!". Anam düşününce bile fena oldum! Ama gidip sulanmadan, kur yapmadan, embesilanet okul kıyafetlerimin içinde hepsini gözlerimle kıtır kıtır doğradım, pişirmeden yedim yemin ediyorum. Bir anda nasıl çıkmışlardı hepsi birden? O renkli gözleri, buğday tenleri, ayna gibi kahverengi saçları, zürafa kadar uzun boyları, at bacağı gibi kolları... Hayır hayır bu bir tesadüf değildi. Allah aşkına ne olabilirdi ki DÜNYA YAKIŞIKLI GÖRME GÜNÜ'nden başka! (O sarsaklıkla aklıma hiçbir mantıklı açıklama gelmediği için öyle benimsedim ki bu düşünceyi, hala da inanıyorum.). Bugün özel bir gündü ve bunu sonuna kadar değerlendirmeliydim. Yol boyunca öyle göz zinası yaptım ki, kendime gelince tövbeler ettim "allam beni affet ama hepsini birden koydun önüme ne yapabilirdim, biliyorsun yakışıklı erkeği her zaman görmüyoruz. yola bir çıkıyorum kıro kıro, eli şeyinde, dar paçalı pantolonlu, ayağında sivri burunlu parlak ayakkabılar, elinde tesbih, sürekli sümkürüp tüküren erkek sıfatlı ayılar görüyorum. sen de bana bugün böyle bir kıyak geçince kendimi kaybettim valla. töbe allam dinimiz amin sen affet" inşallah kabul olmuştur. 

Var ya o çocukların hiçbiri tam değil, bir uzuvları mutlaka eksik olacak, öyle bir kestim biçtim yedim ki... Ama ne yapayım yani onlar yakışıklıysa. Hormonlarıma, gözlerime sahip olamadım. Dua etsinler okul kıyafetlerim vardı da üstlerine atlamadım. Ne olurdu haftasonuna denk gelseydi Dünya Yakışıklı Görme Günü. Ama olsun gözüm öylesine doydu ki çok mesudum. Allahım son bir istek senden, bütün günler yakışıklı görme günü olsun mu? 


DİPNOT: Herkese böyle kıyak geçmem, bugünün şerefine. Gözünüz göynünüz açılsın. İyi seyirler...
Evet, aç şimdi bunu, izlemek daha güzel olacak.

11 Aralık 2010 Cumartesi

BOŞLUKTA İNECEK VAR

Bir kaç gündür boşluktayım sevgili okuyucu. Hiç bitmeyen bir boşlukta düşüyorum, düşüyorum... Etraf  aydınlık da, pek bir bulanık her yer. Nereye tutunacağımı seçemiyorum. Hayatımın yaşadığım son 1 senesi film şeridi halinde geçiyor gözümün önünden hızlıca. Tutamıyorum şeridi, kaçıp gidiyor ama sürekli başa dönüyor. Beni, onu izlemek zorunda bırakıyor. Aklımı meşgul ediyor ve benim geleceğime bakmamı engelliyor. Panik halinde tutunacak bir yer arıyorum ama her yer bulanık, tutunacak hiçbir yer yok. 
Dün gece 23:20den beri hiç mesaj atmadı, aramadı. Ben hala boşluktayım. Oysa o bana "Kendimi bir yere koymaya çalışıyorum. Senin olduğun ya da olmadığın..." demişti. Sanırım kendini bir "yere" koymadan beni boşluğa itmek ona daha çekici geldi. Ve şimdi de ben o boşlukta ilerlerken beni yalnız bırakmak daha da çekici gelmiş olmalı. Ama kızgın değilim beni bu boşluğa ittiği için. Sadece merak ediyorum neden aramadı hala. Yoksa benim aramamı falan mı bekliyor? Ya da benim korkaklığımdan usandı ve gitti. Sanırım gelmeyecek de. 
Evet boşluktayken kafam pek bir karışık oluyor. Sonu olmayan bir yerde hapsolmanın korkusundan olsa gerek. Ve üşüyorum...


5 Aralık 2010 Pazar

O Günden Bi' Gün Sonra.

yürüyorum boş boş..
geç kalmak için elimden geleni yapıyorum
hayatta durmuyor zaten..
ne yaparsan herkes kötü,
iyi dediklerinde bile var kötülük
kötü dediklerin var zaten..
'mutlu olmak' ömür boyu duyacağım bu kelimeyi
ama sanmıyorum mutlu olacağımı..
hissederken seni her döktüğüm gözyaşımda
sıfatlara gerek kalmadan, hayata aldırmadan yaşamalıyım..
her gülüşünde gördüğüm ihtişama kapılıp tekrar tekrar yaşamalıyım..
sen yaşadıkça!
her şey bitti sandığım anda,
doğruları fark etmemi sağlamışsın aslında..
şimdi seni dinliyorum!
O'nlar yok!
belki bir gün tekrar döneriz eski günlere..
seni ilk öptüğümde titreyen ellerimi sıkı sıkı "tutamadığın" günlere..
Bunu BİLE özledim!
vurunca başıma kader, boyun eğmeyide öğrendim..
seni her gördüğümde başımı yere eğmem değil bu..
seni her gördüğümde yaşayamadığımız günlerin acısı..
Boyun eğiyorum,  yaşayacağıım!
senin için!
sadece senin için..
geçen günleri unutma!
döktüğüm gözyaşlarının farkına varmadan geçirdiğin günler..
ama ben her şeyi unutacağım..
en baştan seveceğim seni
TERTEMİZ.