26 Ocak 2011 Çarşamba

KARAKTER ANALİZİNDE SON NOKTA

Yine yenisekme hakkında yazıyorum. 
Bu sefer sen istedin. Ruh hali, karakter analizi tahminleri 255 karaktere sığmayacağı için bende buraya yazıyorum. Sonuçta iki türlüde okuyacaksın. 
Bak şimdi; öncelikle kafamda kurduğuma göre sen Brad Pitt'e uzaktan yakından benzemiyorsun. Hani yani arada soranlar olduğunda az buçuk benzediğini söylüyorsun ya... Fotoğrafla kendini özdeşleştirdiğin için benzediğini sanıyorsun, yani bence. Tipini az biraz merak ediyorum açıkçası. Ama uzun, yapılı, sakallı bir şey olarak kuruyorum tipini kafamda. Sonra senin, bilgisayarın başından temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında kalkmadığını, hatta bilgisayarın başında uyuyakaldığını bile düşünüyorum. Sanırım buna inanıyorum da, yani bilgisayar başında uyuyakaldığına. Bilgisayarın başından da bi tuvalet için kalkıyorsundur allah bilir, suyun yiyeceğin falan yanındadır. Onun dışında, senin bilgisayar başında sürekli gülümsediğini düşünüyorum. Hiç sıkılmıyor musun diyeceğim de, gayet sıkılmışsın sen abi, için geçmeye başlamış. O tivitler... seni ilk takip etmeye başladığım da yazdıklarına ya yarıla yarıla gülüyordum ya da "adam haklı lan harbiden öyle" falan diyordum. Ama şimdi twitlerinden radyasyon yayılıyor, içleri geçmiş ve dediğim gibi hepsi whats happeningden kaçarak uzaklaşmış gibiler. Hakaret değil tabi bunlar. Analiz yapmaya çalışıyoruz burada, değil mi? Çok asosyal birisin. Buna tüm takipçilerin de gönülden katılıyordur eminim. Daha önce yazdığım yazıda da belirtmiştim biraz; ilk başlarda hayalimde kurduğum senaryoda metallica dinleyip, sahilde bisiklet süren, çok sevimli bir insan vardı ama o senaryo giderek değişmeye başladı. Fazlasıyla asosyal, ömrü bilgisayar başında geçen, radyasyon kotasını doldurduğu için artık radyasyon bile alamayan, çalışıyor mu çalışmıyor mu belli olmayan biri var artık hayalimde ki senaryoda. Yaşın da büyük ihtimalle 26 falan sanıyorum. Sevgilin de yoktur. Utangaç biri olduğunu söylemiştin daha öncelerde. Sanırım gerçekten öylesin. Ama senin gerçekten sevimli bir kişiliğe sahip olduğuna inanıyorum. Sadece fazla asosyallikten, içi sıkılmış genç bi bireysin işte. Uzun yazıları okumayı sevmediğini biliyorum ama aklıma geleni yazdım işte böyle bir şey oldu. Bir de bence son 4 tivitini sil, insanlar senin sıkılmaya başladığını anlamasınlar. Ayrıca sen kitap falan çıkartma... senin filmini yapacağız, sen daha havalı olacaksın. Cannes'a bile gideriz oğlum (kajsndxja). Çok uzattım, aklıma başka bir şey gelmiyor yazacak. Şimdi karşımda olsan iki dakikada analizi yapmıştım tipinden, hareketlerinden falan ama böyle 2 saatte yazdım ki, ne bok yazdığım da belli değil. Neyse kaderde bu da varmış Hüsnücüğüm. Hep neşeden yana olman dileğiylen. 

23 Ocak 2011 Pazar

HAYAT BENİ NEDEN YORMAYA ÇALIŞIYORSUN?

Son 5 gündür hayat benimle resmen dalga geçiyor. Anlatınca pek de önemli gibi durmuyor ama olayın içinde ki benim sevgili okuyucu, çıldırıyorum. Var mı böyle bir şey ya? Sen o kadar yavşa, konuş, yok efendim niyetimi sen zaten anlamışsındır de, ama canın isteyince konuş canın istemeyince yüzüme bile bakma. Oldu! Bende senin oyuncağındım zaten, bir köşede benimle oynaman için bekleyecektim. Bayrağı hızlı olan kapar oğlum. Sana çok mu meraklıyım sanıyorsun? Eğer öyle sanıyorsan derhal sil o düşünceyi kalın kafandan. Umurumda bile değilsin. Ama benimle peluş oyuncakmışım gibi oynaman beni çileden çıkartıyor, bunu o kalın kafana sokabilirsin işte. Bundan yaklaşık 1 hafta öncesine kadar konuştuğum, yanımda heyecanlanıp kırpkırmızı olan insan, 3 gün önce okulda yüzüme bile bakmadan yanımdan geçer gider oldu. Hayır işin kötü yanı ben aptal gibi dün gece ona mesaj attım bir de; nasıl olduğunu merak ettimmişmişmiş. Sana ne kızım?! Niye merak ediyorsun?!! Etme! O senin nasıl olduğunu merak etmiş mi? Yoo. Gayet de kıçını yaya yaya "iyiyim iyiyim sağol" yazmış. Hiç bir nezaketen de olsa "iyiyim sen nasılsın" falan... yok. Odun işte. Erkek değil mi, hepsi aynı. Hadi neyse o götümde değil. Peki ya dün, o kadar değer verdiğim insanın benimle taşak geçmesine ne demeli? Kız resmen benimle dalga geçti abi ya. Olay şu; ben ona 2 gün boyunca kızgındım. Ve hiç ilgilenmedim, konuşamadım. Çünkü o da bana aynısını yapıyordu. Neyse, dün mesaj attı "ben sana ne yaptım niye bana kızgınsın" diye. Bende anlattım. Ama yine de kızgınlığım devam ediyordu. 2 saat kadar son attığım mesajıma cevap vermedi ve sonra bi baktım 2 tane mesaj, sevgilisiyle ayrıldığını çocuğun onunla oynadığını falan yazmış. Sonuçta ben bu karıya değer veriyorum o benim minik kızım. Aklım çıktı öyle diyince. Kızgınlığı unutup hemen cevap verdim. Beni 2 saat kadar öyle kandırdı... Bende sazan gibi inandım, ama bir yandan da çelişkideydim. Çünkü çocuk onu yapacak bir insan değil. Ama dediğim gibi, erkek değil mi hepsi aynı, diye düşündüm ve kıza inandım. Meğer aklınca beni test ediyormuş. Ona değer verip vermediğimi görmek için... Resmen dalga geçti benimle ve bende mal gibi inandım. Onun o cüce boyunu sikip onu iyice yerin dibine sokmak istiyorum. O derece kızgınım. Ve günün son olayı. Uzun bir aradan sonra bugün kursa gittim. O yoktu. Kursunun gününü değiştirmiş. Artık cumartesi gidiyormuş. Beni görmemek için artık cumartesi günü gidiyormuş kursa. Çok da üzüldüm bende zaten. Onsuz daha güzel! Uf kimi kandırıyorum ki. Gayet sıkıcıydı bugün kurs. Ve böyle yapmış olması beni çok üzdü... Ne bileyim okuyucu dertliyim galiba. Zaten fizik zayıf geliyor.

18 Ocak 2011 Salı

TRAFIK ÖLSÜN ISTIYORUM!

Su an sana Taksim otobusunden sesleniyorum sevgili okuyucu. Sabahin korunde Taksim otobusunde ne isim mi var? Bu kadar mantiksiz soru duymamistim, ilahi okuyucu. Tabi ki kursa gidiyorum; ingilizce kursu. Evet sabahin korunde, osmanbeyde, ingilizce kursuna. Ve hayatin en guzel yani ne biliyor musun sevgili okuyucu? Sabahin korunde sicacik yatagimi birakip yola ciktigim yetmiyormus gibi, bi de gec kalmam. Evet, hayatin en guzel yani adilik yapmasi. Su düzen bi aksasa belasini vericem eline de, neyse terbiyeli kizim ben.
Sol tarafim felc oldu soguktan, cam kenarinda. Bi de trafik var anasini satiyim.
Bana kaderimin bir oyunu mu bu?

5 Ocak 2011 Çarşamba

SAM NOSTEALCİYA

Bu fotoğrafın bende çok manidar bi anısı var. Ben unutmadım, ama o hatırlamaz.

3G

Okuldan dönüyoruz akşam. Metrodayız. Arkadaşlarla konuşuyoruz. Bir tanesi yine sevgilisiyle kavga etti elinden telefonu düşürmüyordu, bende diğeriyle muhabbeti sarmış kahkaha atıyordum her halta. Telefonu elinden düşürmeyen depresif arkadaşın telefonu biraz fazla külüstür. Kahkaha attığım arkadaşım da dalgasına; "Kızım bu telefonu nerden aldın bende istiyorum bundan." dedi. Ben tabi bu laf üzerine yine kahkahayı bastım ve; "ayfon beş lasxljasjx" dedim ağzımı yaya yaya gülmeye başladım. Sonra depresif arkadaşım da "4ge" dedi ve bunun üzerine hepimiz güldük ve arkadaşım aklınca espri yapacaktı ki işte her şey o anda oldu; "Türklerde 3G; (BURAYA DİKKAT!) GÖS-GÖĞÜT-GÖBEK.". Ve burdan sonra film kopar...
Gös-göğüt ne abi ya? aksjksxaskx

2 Ocak 2011 Pazar

ÜSTÜME GELMEYİN ARTIK

Bugün çok boktan bir gün. Bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim okuyucu. Nedeni çok uzun ama uzun yazmayacağım. Ne gerek var kafa şişirmeye. Onun da dediği gibi "Hayat devam ediyor" nasılsa...
....
Yapamayacağımı söyledikten sonra kalktık cafeden. Durağa gidene kadar hiç konuşmadık. Bir kez "Ee?" dedim ama yine de konuşturamadım onu. Sadece "Ee'lik bir şey kaldı mı ki?" dedi. Sustum, başımı öne eğdim ve yürümeye devam ettim. Durağa geldik.
"Burası mı senin durağın?"
"Hayır."
"Neresi peki?"
"Bilmiyorum..."
Sonra ortada durduk. Ben ona baktım ama o bana bakmadı. Bağcığım açılmıştı durağa gelene kadar. Oturdum bağcığımı bağladım. O da başımda dikildi. "Otursana..." dedim, oturmadı. Başka bir durakta yarım saat kadar durduk, hiç konuşmadan. Ben oturdum, o ayaktaydı. Yalnızca tepemde dikiliyordu. Ben iç dünyamda kaybolurken onun Santa Lucia'yı mırıldandığını duyuyordum. Buna dayanamazdım. Şarkı mırıldanmamalıydı. Bunu o yapmamalıydı. O, şarkıyı mırıldanırken ben içimde çığlıklarla ondan kaçmaya çalışıyordum; "Hayır! Bunu yapma! Bunu bana yapma! Şarkı söyleme! Yut o melodileri! Bunu yapma bana...". Başımı eğip yine ağlamaya başladım sessizce. Belki fark etti, belki de etmedi. Gerçi fark etse bir şey değişmezdi. Ben ona ağlamıyordum sonuçta. Şarkı söylüyordu... ben, ona ağlıyordum. Ona bakıp; "Böyle mi ayrılacağız?" dedim, ama cevap vermedi. "Sana dedim... Böyle mi ayrılacağız yani? Bir daha beni aramayacak mısın?"... Duymuyordu. Çünkü tüm bunları içimden söylüyordum. Eğer ağzımı açarsam kelimelerin değil, yaşların döküleceğini biliyordum. Ama ben ona ağlamıyordum. Bunu bilmiyordu. Kendimi toparladım ve ayağa kalktım. Ona baktım bir süre. Ağzımı açıyordum ama sesim çıkmıyordu. Zorladım kendimi ve "Bir şey diyecek misin?" dedim. Bir şey demedi. En azından son kez beni sevdiğini söylemesini isterdim. Hayır hayır, bu tamamiyle bencillik olurdu. Bunu isteyemezdim. Otobüse bineceğim durağa gittik Otobüsü bekledik. Ayaktaydık ikimizde. Kendi başımızda dikiliyorduk. Sustuk. Ben insanların geçmesini bekliyordum; "Bir daha aramayacak mısın beni?" diye sordum, aramayacakmış. Zaten söylememiş miydi? Bir daha neden sordum ki? Otobüsümün geldiğini gördüm. Ama biraz daha bekledim, son anda bir şey söyler belki diye. Hiçbir şey demedi. Sadece sustu. Ve ben gittim. Yine ben, arkamı dönüp gittim. Otobüse bindim ve oturup sessizce ağladım. Sonra pazartekke durağında indim. Oturdum orda öylece. Karşı kaldırıma baktım. Bizi gördüm orda.
Yaz tatilinden yeni gelmişti. Nasılda özlemiştik birbirimizi. Orada beklemiştim onu. Nasılda içten, sıkı sıkı sarılmıştık birbirimize. Dün gibi hatırlıyorum. Bugün de hatırladım. Ne gerek vardı ki? Zaten acı çekmiyor muydum? Evet, acı çekiyordum. Ama ne için olduğunu bilmiyordum. En azından bir sebebim olur diye yapıyordum kendime bu işkenceyi. Durakta oturup, karşı kaldırımda geçmişimi izliyordum. Sonra otobüs geldi, bindim ve evime geldim. İçimde bir yer hala acıyor. Keşke susmasaydık. Susmasaydık da konuşsaydık, bağırsaydık, küfürler etseydik. Ama ayrılmasaydık. Tamamen çıkmasaydı hayatımdan. Hayat devam etmiyor mu sonuçta? Hayat devam ederken yaşayabiliyorsak tüm bunlara karşı, hiçbir şey olmamış gibi de yapamaz mıydık?... Belki de yapamazdık...
...

1 Ocak 2011 Cumartesi

ADAM AYNŞTAYN

Yılbaşı çekilişinde birbirimize çıktığımız sınıf arkadaşım Sergen'le hediye muhabbetimiz;


Sergen: Hediye olarak ne istiyosun söyle :D
Ben: Oğlum ne biliyim lan al bişey :D Aklıma hiçbir şey gelmiyo :D
Sergen: Şapka alırım bende ona göre :D (Bir de tehditvari konuşuyo)
Ben: Tamam kenks ikimizde şapka alak jahdgjhgsax Bütün sene de çıkarmayak kafamızdan jahdshsx (Hee sonra yazın kafamız buharlaşsın, benim mantığa bak)
Sergen: :D İyi fikir kurtuluruz iki şapkayla dertten :D Ne tür şapka alıyım ? (Şapkaları 3 türde sıralayabiliriz...)
Ben: Aynen he :D Zaten hediye alma özürlüsüyüm :D Uzun, örgü olsun pampa desen, renk hiç önemli değil :D (Artık al da kurtul mesajları veriliyor...)
Sergen: Bir fikrim var :D Sen bana şapkayı aldın mı? :D (Ve o dahice fikir yolda geliyordur...)
Ben: Henüz değil :D
Sergen: Heh tamam bak şimdi sen kendine şapka alıcaksın ben kendime. Okulda değiştircez onları sen bana almışsın gibi olcak :D Hem beğendimizi alırız :D Nasıl? (Aynştayn ileri sürdüğü bu fikirle beğeni toplamayı beklerken...)
Ben: Abi o ne lan kajnschsac
Sergen: Ya sen bana alıcaksın ya şimdi erkek şapkası değil de kendine göre alıyosun. kendine yani. benim hediyemi ben senin hediyeni sen alıyosun. (Aynştayn kendini kanıtlama çabasında)
Ben: Onu anladım :D 
Sergen: Daha rahat değil mi ikimiz içinde :D
Ben: Ya aslında mantıklı ama olur mu öyle oğlum o zaman maneviyatı olmaz.
Sergen: Yemişim maneviyatı :D İkimizde hediye alma özürlüsü değil miyiz (hakarete bak) bizim için maneviyat diye bir şey yok :D (aynştayn burda dilini çıkartır)
Ben: Al işte ya :D Tamam çok uzatma :D
Sergen: Tamam napıyoruz şimdi dediğim gibi mi klasik usül mü ? :D 
Ben: Tamam dediğin gibi olsun :D (Teslim bayrağını çektim...)
Sergen: Tamam :D Beni de hediye derdinden kurtardın :D (Fikri aşılamanın sevinciyle çemkirir)
Ben: Beni dee :D (Ben niye seviniyorsam. Alacağım şapkayı zaten bulmuştum. Hatta amcaya "Sakla bunu ben alcam" bile demiştim.)
Sergen: Ya aynştaynım :D (kendini tanıyo)
Ben: Oğlum bunu blogda paylaşmam lazım :D Yarım saattir gülüyorum lan akjhdchasx


Ve olay böyle gelişti... Sonuç; yılbaşı çekilişinde birbirimize çıktık ama çekiliş kurallarını tamamen değiştirdik az önce. Böyle iki arkadaşız biz. Aklını severim Sergen.