2 Ocak 2011 Pazar

ÜSTÜME GELMEYİN ARTIK

Bugün çok boktan bir gün. Bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim okuyucu. Nedeni çok uzun ama uzun yazmayacağım. Ne gerek var kafa şişirmeye. Onun da dediği gibi "Hayat devam ediyor" nasılsa...
....
Yapamayacağımı söyledikten sonra kalktık cafeden. Durağa gidene kadar hiç konuşmadık. Bir kez "Ee?" dedim ama yine de konuşturamadım onu. Sadece "Ee'lik bir şey kaldı mı ki?" dedi. Sustum, başımı öne eğdim ve yürümeye devam ettim. Durağa geldik.
"Burası mı senin durağın?"
"Hayır."
"Neresi peki?"
"Bilmiyorum..."
Sonra ortada durduk. Ben ona baktım ama o bana bakmadı. Bağcığım açılmıştı durağa gelene kadar. Oturdum bağcığımı bağladım. O da başımda dikildi. "Otursana..." dedim, oturmadı. Başka bir durakta yarım saat kadar durduk, hiç konuşmadan. Ben oturdum, o ayaktaydı. Yalnızca tepemde dikiliyordu. Ben iç dünyamda kaybolurken onun Santa Lucia'yı mırıldandığını duyuyordum. Buna dayanamazdım. Şarkı mırıldanmamalıydı. Bunu o yapmamalıydı. O, şarkıyı mırıldanırken ben içimde çığlıklarla ondan kaçmaya çalışıyordum; "Hayır! Bunu yapma! Bunu bana yapma! Şarkı söyleme! Yut o melodileri! Bunu yapma bana...". Başımı eğip yine ağlamaya başladım sessizce. Belki fark etti, belki de etmedi. Gerçi fark etse bir şey değişmezdi. Ben ona ağlamıyordum sonuçta. Şarkı söylüyordu... ben, ona ağlıyordum. Ona bakıp; "Böyle mi ayrılacağız?" dedim, ama cevap vermedi. "Sana dedim... Böyle mi ayrılacağız yani? Bir daha beni aramayacak mısın?"... Duymuyordu. Çünkü tüm bunları içimden söylüyordum. Eğer ağzımı açarsam kelimelerin değil, yaşların döküleceğini biliyordum. Ama ben ona ağlamıyordum. Bunu bilmiyordu. Kendimi toparladım ve ayağa kalktım. Ona baktım bir süre. Ağzımı açıyordum ama sesim çıkmıyordu. Zorladım kendimi ve "Bir şey diyecek misin?" dedim. Bir şey demedi. En azından son kez beni sevdiğini söylemesini isterdim. Hayır hayır, bu tamamiyle bencillik olurdu. Bunu isteyemezdim. Otobüse bineceğim durağa gittik Otobüsü bekledik. Ayaktaydık ikimizde. Kendi başımızda dikiliyorduk. Sustuk. Ben insanların geçmesini bekliyordum; "Bir daha aramayacak mısın beni?" diye sordum, aramayacakmış. Zaten söylememiş miydi? Bir daha neden sordum ki? Otobüsümün geldiğini gördüm. Ama biraz daha bekledim, son anda bir şey söyler belki diye. Hiçbir şey demedi. Sadece sustu. Ve ben gittim. Yine ben, arkamı dönüp gittim. Otobüse bindim ve oturup sessizce ağladım. Sonra pazartekke durağında indim. Oturdum orda öylece. Karşı kaldırıma baktım. Bizi gördüm orda.
Yaz tatilinden yeni gelmişti. Nasılda özlemiştik birbirimizi. Orada beklemiştim onu. Nasılda içten, sıkı sıkı sarılmıştık birbirimize. Dün gibi hatırlıyorum. Bugün de hatırladım. Ne gerek vardı ki? Zaten acı çekmiyor muydum? Evet, acı çekiyordum. Ama ne için olduğunu bilmiyordum. En azından bir sebebim olur diye yapıyordum kendime bu işkenceyi. Durakta oturup, karşı kaldırımda geçmişimi izliyordum. Sonra otobüs geldi, bindim ve evime geldim. İçimde bir yer hala acıyor. Keşke susmasaydık. Susmasaydık da konuşsaydık, bağırsaydık, küfürler etseydik. Ama ayrılmasaydık. Tamamen çıkmasaydı hayatımdan. Hayat devam etmiyor mu sonuçta? Hayat devam ederken yaşayabiliyorsak tüm bunlara karşı, hiçbir şey olmamış gibi de yapamaz mıydık?... Belki de yapamazdık...
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.