içimdeki o kaçıp gitme isteği, yine başını çıkardı o kalın toprağın altından.
kurutmuştum oysaki, sıvamıştım üzerini bir daha çıkmasın diye.
ama olmuyor.
yapamıyorum.
gitmeyi istemeden duramıyorum.
kaçmak, kaçmak, kaçmak
ve gitmek.
ellerimin tersiyle alıyorum yanağımda biriken tuzları.
dudaklarım birbirine kenetli ama ne kadar da çok konuşuyorum.
zihnimde dönüp dolanan tilkilerin peşinden koşuyorum.
ipin ucunu kaçırdım sanırım, yakalayamıyorum.
umut balonum kaçtı avuçlarımın arasından ve kalbimle beynim kesti bağlantısını.
kendime küstüm.
kendimi bu denli hırpaladığım için kendime kızdım.
ne için dedim,
ama yanıtını veremedim.
yalnız kalmaktı oysa tek isteğim. ama onu da beceremedim.
kaçıp gitmek istedim ama ne yerim vardı ne yurdum.
kimsesizdim çoğunlukla.
aslına bakarsanız yalnızlığın tüm gerekliliklerini taşıyordum, ama yine de yalnız kalamıyordum; zihnimde, içimde, kendi içimde bir türlü yalnız kalamıyordum.
beni bırakın istiyorum, çok şey değil.
bırakın ve öylece kalayım kendimle.
benim, bana ihtiyacım var.
bensizliğimde çok şey kaybettim; onları tekrar kazanmaya, kendimi yeniden bulmaya ihtiyacım var.
beni bana getirmenizi de istemiyorum sizden.
sadece,
beni benimle bırakın
yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.