19 Ekim 2013 Cumartesi
…
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah…dedim sonra,
Ah!
Bazı geceler uyanıp sigara içiyorum karanlıkta
Odamdaki aynada yanıp sönen küçük kırmızı bir yıldızım
Musevi bir kadının ruhu dolaşıyor evde, ya da Müslüman
Ya da ateist bilmiyorum
Gelip yamuk tabloları düzeltiyor, biraz çorba içiyor mutfakta
Sanırım yağmuru yapısalcı bir yaklaşımla karşılıyor
Saçma bir kadın, anlaşılmaz
Ama iyidir saçmalamak dostlarını satmaktan
İyidir adanmak, yalandan
Bir çocuk romanı olarak anlaşılmıştım artık.
18 Ekim 2013 Cuma
&
Kendimi birilerine kaptırıp gitme konusunda bir numarayım. Hayatım boyunca bu böyle oldu.
Yine öyle bir döneme girdim.
Ve öyle ki, en olmayacak, hatta olmaması gereken kişilere takılıyorum.
Yine, öyle birine takıldım.
Olmayacağından öyle eminim ki.
Yani, olmayacak derken, birlikte olunca mutlu olmayacağımızı kastettim.
Çünkü bu bir gelenek gibi, rutin gibi bir şey:
Ne zaman birini çok istesem, elde ederim.
Ve elde ettikten sonra, onunla asla mutlu olmam.
Deli sikti çünkü beni.
16 Ekim 2013 Çarşamba
Bu şarkıya sürüyle hikaye yazılabilir. Ama ben şu an ki bilinçaltımla buna bir yalnız kalış hikayesi yazıyorum; Yağmurun yeni başladığı sıralarda, sevgilinin tam arkasını dönüp gitmeye hazırlandığı dakikalarda fonda çalmaya başlayacak, ve şarkının solo bölümünde yağmurun hızlandığı saniyelerde, yerde dizlerinin üstüne çöküp hunharca ağlanacak şarkı.
14 Ekim 2013 Pazartesi
Geldim yine İstanbul'a.
1 ayda pek bir şey değişmemiş.
Hala küvetle yerin birleştiği köşede küçük bir örümcek var.
Odamın lambası hala sarı.
Diş fırçam aynı yerde duruyor.
Yatağım bıraktığım gibi.
Bir de değişenler olmuş.
Kitaplarımın sırası.
Aynamın önündeki ıvır zıvırların yeri. Toplanmış.
Salonla oturma odasının yeri değişmiş bir de.
Sanki hiç gitmemişim gibi.
Ben oradayken annem hiçbir şey anlatmamış bana. Can sıkıcı bir sürü şey olmuş. Hala da olmaya devam ediyor.
Bizim ayağımız çukura girince, düzlüğe çıkmamız sittin sene sürüyor.
Hal böyle olunca, bende psikoloji kalmıyor.
Canından çok sevdiğin insanları kötü halde görünce, canın çıkıyor.
Canım çıktı.
Ama sorsalar, ki soruyorlar sürekli, İstanbul'a dönmek istemiyorum.
Sebebine kendi içimde henüz karar kılabilmiş değilim. Ama bazen, bazı şeylerin öyle kalması gerekir. Benimki de o hesap, diyelim.
Bir de şey var.
Şey işte.
Bunca boktan şey arasında iyi hissettiren bir şey.
Mesela geçtiğimiz yolları hatırlayınca bile yüzümde mal bir gülümseme bıraktıran bir şey.
İşte öyle bir şey.
1 ayda pek bir şey değişmemiş.
Hala küvetle yerin birleştiği köşede küçük bir örümcek var.
Odamın lambası hala sarı.
Diş fırçam aynı yerde duruyor.
Yatağım bıraktığım gibi.
Bir de değişenler olmuş.
Kitaplarımın sırası.
Aynamın önündeki ıvır zıvırların yeri. Toplanmış.
Salonla oturma odasının yeri değişmiş bir de.
Sanki hiç gitmemişim gibi.
Ben oradayken annem hiçbir şey anlatmamış bana. Can sıkıcı bir sürü şey olmuş. Hala da olmaya devam ediyor.
Bizim ayağımız çukura girince, düzlüğe çıkmamız sittin sene sürüyor.
Hal böyle olunca, bende psikoloji kalmıyor.
Canından çok sevdiğin insanları kötü halde görünce, canın çıkıyor.
Canım çıktı.
Ama sorsalar, ki soruyorlar sürekli, İstanbul'a dönmek istemiyorum.
Sebebine kendi içimde henüz karar kılabilmiş değilim. Ama bazen, bazı şeylerin öyle kalması gerekir. Benimki de o hesap, diyelim.
Bir de şey var.
Şey işte.
Bunca boktan şey arasında iyi hissettiren bir şey.
Mesela geçtiğimiz yolları hatırlayınca bile yüzümde mal bir gülümseme bıraktıran bir şey.
İşte öyle bir şey.
13 Ekim 2013 Pazar
2 Ekim 2013 Çarşamba
~
Yine hissedemiyorum.
Diyorum ki, bırak bu işleri, kaç buradan çok uzaklara. Kalbim soğumuş bir volkan.
Ellerine bakıyorum. Ellerini tutar mıyım acaba gelecekte bir gün, diyorum içimden. Zihnimde dönen milyonlarca saçma şeyden biri bu sadece.
Yağmur daha da hızlanıyor. Artık saçlarım suları tutamaz olmuş, bir bir bırakıyorlar damlaları omzuma.
Rüzgar daha kuvvetli esiyor. Üşüyorum.
Şimdi o olsa, diyorum. Şimdi o olsa, yanımda, sarılmasa bile ısınırdım.
Önümdeki su dolu çukura bodoslama basıyorum. Küfür etmeye yer arıyorum. Basıyorum küfrü. Dişlerimin arasından bir bir çıkıyor daha önce belki de kimsenin duymadığı küfürler.
Kendime kızmaya yelteniyorum yine; daha dün bir bugün iki bile olmadı.
Ayaklarım su oldu.
Yağmur yere o kadar hızlı çarpıyor ki damlaların çıkardığı sesler ayakkabılarımın çıkardığı sesi bastırıyor neyse ki.
Daha dün heyecandan ölüp dirilemiyordum. Bugün midemde yine alevler.
Ah bu gastrit.
Ah şu kafam.
Bazen gereğinden fazla büyütüyorum. Ne meraklıyım birilerine kapılmaya.
Sanki yolda tek başıma yürüyemiyorum.
Yürüyebiliyorum.
Yürüyorum yürümesine de, onunla yürüyünce bir başka güzel oluyormuş.
Yine ne saçmalıyorum.
Biraz daha ıslanırsam zatürre olacağım.
Bu yazıyı biraz daha devam ettirirsem aşık olacağım.
Kalsın burada.
Şimdilik.
Diyorum ki, bırak bu işleri, kaç buradan çok uzaklara. Kalbim soğumuş bir volkan.
Ellerine bakıyorum. Ellerini tutar mıyım acaba gelecekte bir gün, diyorum içimden. Zihnimde dönen milyonlarca saçma şeyden biri bu sadece.
Yağmur daha da hızlanıyor. Artık saçlarım suları tutamaz olmuş, bir bir bırakıyorlar damlaları omzuma.
Rüzgar daha kuvvetli esiyor. Üşüyorum.
Şimdi o olsa, diyorum. Şimdi o olsa, yanımda, sarılmasa bile ısınırdım.
Önümdeki su dolu çukura bodoslama basıyorum. Küfür etmeye yer arıyorum. Basıyorum küfrü. Dişlerimin arasından bir bir çıkıyor daha önce belki de kimsenin duymadığı küfürler.
Kendime kızmaya yelteniyorum yine; daha dün bir bugün iki bile olmadı.
Ayaklarım su oldu.
Yağmur yere o kadar hızlı çarpıyor ki damlaların çıkardığı sesler ayakkabılarımın çıkardığı sesi bastırıyor neyse ki.
Daha dün heyecandan ölüp dirilemiyordum. Bugün midemde yine alevler.
Ah bu gastrit.
Ah şu kafam.
Bazen gereğinden fazla büyütüyorum. Ne meraklıyım birilerine kapılmaya.
Sanki yolda tek başıma yürüyemiyorum.
Yürüyebiliyorum.
Yürüyorum yürümesine de, onunla yürüyünce bir başka güzel oluyormuş.
Yine ne saçmalıyorum.
Biraz daha ıslanırsam zatürre olacağım.
Bu yazıyı biraz daha devam ettirirsem aşık olacağım.
Kalsın burada.
Şimdilik.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)