Geldim yine İstanbul'a.
1 ayda pek bir şey değişmemiş.
Hala küvetle yerin birleştiği köşede küçük bir örümcek var.
Odamın lambası hala sarı.
Diş fırçam aynı yerde duruyor.
Yatağım bıraktığım gibi.
Bir de değişenler olmuş.
Kitaplarımın sırası.
Aynamın önündeki ıvır zıvırların yeri. Toplanmış.
Salonla oturma odasının yeri değişmiş bir de.
Sanki hiç gitmemişim gibi.
Ben oradayken annem hiçbir şey anlatmamış bana. Can sıkıcı bir sürü şey olmuş. Hala da olmaya devam ediyor.
Bizim ayağımız çukura girince, düzlüğe çıkmamız sittin sene sürüyor.
Hal böyle olunca, bende psikoloji kalmıyor.
Canından çok sevdiğin insanları kötü halde görünce, canın çıkıyor.
Canım çıktı.
Ama sorsalar, ki soruyorlar sürekli, İstanbul'a dönmek istemiyorum.
Sebebine kendi içimde henüz karar kılabilmiş değilim. Ama bazen, bazı şeylerin öyle kalması gerekir. Benimki de o hesap, diyelim.
Bir de şey var.
Şey işte.
Bunca boktan şey arasında iyi hissettiren bir şey.
Mesela geçtiğimiz yolları hatırlayınca bile yüzümde mal bir gülümseme bıraktıran bir şey.
İşte öyle bir şey.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.