31 Aralık 2010 Cuma

HER ZAMAN Kİ GİBİ YENİ YIL GELİYO İŞTE NE PANİK YAPIYOSUNUZ?

Evdeyim. Uzatmayacağım. 1 saat öncesine kadar dışarıda sürttüm ama şu an evdeyim. Yeni yıla girerken de evde olacağım. Ve bundan mutluluk duyuyorum.
Hayır amına koyim! Kimi kandırıyorum? Bundan mutluluk falan duyduğum yok. Bi sevgilim olsaydı şimdi, öpüşerek girerdik yeni yıla. Ya da arkadaşlarım bizim evde olsaydı şimdi altımıza işeyene kadar güler, kusana kadar içer, başımız dönene kadar dans ederdik. Yani ne bileyim farklı bir şeyler yapardık en azından. Bu ne şimdi yani elimde bir tane bira, bilgisayarın karşısında bunu yazıyorum. İçeride annemler tombala oynuyorlar, çok güzel hareketler bunları izliyorlar falan... Gayet sıradan bi akşam yani ya da gece. Gerçi sıradan değil lan. Ben her gece bilgisayar başına geçip bira içmiyorum, yanlış anlama okuyucu. Oğlum çok sıkıcı lan. Hiç heyecanlı değil. Zaten biralar artık ablak bişey olmuş. Hiç böyle hafifte olsa bi çakır keyiflik etkisi falan yok abi, yok. Millet orda burda yeni yıldan beklentilerini sıralıyor, bende sıralıyım bari. Benim yeni yıldan beklentilerim; karnemde zayıf olmasın,bi de yine teşekkür alıyım (bak bi de nasıl mütevaziyim. Takdir değil, teşekkür.). Fazla bi beklentim yok işte. Şu durumda nasıl bi beklentim olabilir anasını satıyım! Evdeyim lan. Evde.
Hepiniz yeni yıla giriyoruz diye sevinip, eğleniceksiniz de, yeni yıl size gircek haberiniz yok (muhahaha).
Yeni yılınız mübarek olsun okuyucular ya da okuyucu.
(Oğlum yazı ne boktan olmuş lan sanırım çakır keyif olmaya başladım.)
Öptüm sayın gömdüm bayın.

30 Aralık 2010 Perşembe

BENİM BİR İNGİLİZCE SINAVIM VAAR HENÜZ ÇALIŞMADIIM

Bugün İngilizce sınavı var. Hayatım boyunca hiçbir İngilizce sınavına çalışmadan girdim ve hepsinden de 5 aldım. Ama hocamız 2 haftadır yoktu ve dersler boş geçti. Ben de hiç "bi tekrar ediyim şu ingilizceyi yeaa" zahmetine girmedim ve sonuç; tüm konuları unuttum. Sabahın 6sından beri ayaktayım. Neden? Çünkü ingilizce çalışıyorum. (Başlıktaki de sabahtan beri söylediğim şarkı oluyor bu durumda.) Neyse ki konuları hatırladım (zekiyim işte yapacak bir şey yok). Ancak soruları yapamıyorum (biri bana "zeki" mi dedi?). Hayat ne güzel... İlk sınavım 5ti ama bu sınavda notum düşecek eminim. Neyse ben çalışmaya devam edeyim. Bayınız.

14 Aralık 2010 Salı

YAKIŞIKLI GÖRME GÜNÜ

Bugün yakışıklı görme günüydü. Adım gibi eminim bugün öyleydi. Tüm dünya tarafından bir sır gibi saklanan bir gün olmalı ki sadece ben ve benim gibi yakışıklıya susamış kızlar fark ettik bunu. Evimin kapısının önünde, sokakta, minibüste, metrobüste, köprüde, merdivende, bakkalda, markette, mağazada, tuvalette (yok bu fazla oldu, hızımı alamadım.) her yerdelerdi ya her yerde! Kafamı nereye çevirsem yakışıklı, kaslı maslı, uzun boylu, ilik gibi çocuklar. Ki öylelerini de hep lanet olası okul kıyafetimin içindeyken görürüm! Çocuğa gidip o şekilde kur yapmaya çalıştığımı düşünsenize... "Ya bi siktir amk üstündeki ne lan senin? allah seni nası biliyosa öle yapsın e mi! bi daha beynin elindeyken benim gibi yakışıklı erkeklere sulanma! bas git şimdi deprasyona gir. allam bi tanede düzgün bi kız ver ya. of!". Anam düşününce bile fena oldum! Ama gidip sulanmadan, kur yapmadan, embesilanet okul kıyafetlerimin içinde hepsini gözlerimle kıtır kıtır doğradım, pişirmeden yedim yemin ediyorum. Bir anda nasıl çıkmışlardı hepsi birden? O renkli gözleri, buğday tenleri, ayna gibi kahverengi saçları, zürafa kadar uzun boyları, at bacağı gibi kolları... Hayır hayır bu bir tesadüf değildi. Allah aşkına ne olabilirdi ki DÜNYA YAKIŞIKLI GÖRME GÜNÜ'nden başka! (O sarsaklıkla aklıma hiçbir mantıklı açıklama gelmediği için öyle benimsedim ki bu düşünceyi, hala da inanıyorum.). Bugün özel bir gündü ve bunu sonuna kadar değerlendirmeliydim. Yol boyunca öyle göz zinası yaptım ki, kendime gelince tövbeler ettim "allam beni affet ama hepsini birden koydun önüme ne yapabilirdim, biliyorsun yakışıklı erkeği her zaman görmüyoruz. yola bir çıkıyorum kıro kıro, eli şeyinde, dar paçalı pantolonlu, ayağında sivri burunlu parlak ayakkabılar, elinde tesbih, sürekli sümkürüp tüküren erkek sıfatlı ayılar görüyorum. sen de bana bugün böyle bir kıyak geçince kendimi kaybettim valla. töbe allam dinimiz amin sen affet" inşallah kabul olmuştur. 

Var ya o çocukların hiçbiri tam değil, bir uzuvları mutlaka eksik olacak, öyle bir kestim biçtim yedim ki... Ama ne yapayım yani onlar yakışıklıysa. Hormonlarıma, gözlerime sahip olamadım. Dua etsinler okul kıyafetlerim vardı da üstlerine atlamadım. Ne olurdu haftasonuna denk gelseydi Dünya Yakışıklı Görme Günü. Ama olsun gözüm öylesine doydu ki çok mesudum. Allahım son bir istek senden, bütün günler yakışıklı görme günü olsun mu? 


DİPNOT: Herkese böyle kıyak geçmem, bugünün şerefine. Gözünüz göynünüz açılsın. İyi seyirler...
Evet, aç şimdi bunu, izlemek daha güzel olacak.

11 Aralık 2010 Cumartesi

BOŞLUKTA İNECEK VAR

Bir kaç gündür boşluktayım sevgili okuyucu. Hiç bitmeyen bir boşlukta düşüyorum, düşüyorum... Etraf  aydınlık da, pek bir bulanık her yer. Nereye tutunacağımı seçemiyorum. Hayatımın yaşadığım son 1 senesi film şeridi halinde geçiyor gözümün önünden hızlıca. Tutamıyorum şeridi, kaçıp gidiyor ama sürekli başa dönüyor. Beni, onu izlemek zorunda bırakıyor. Aklımı meşgul ediyor ve benim geleceğime bakmamı engelliyor. Panik halinde tutunacak bir yer arıyorum ama her yer bulanık, tutunacak hiçbir yer yok. 
Dün gece 23:20den beri hiç mesaj atmadı, aramadı. Ben hala boşluktayım. Oysa o bana "Kendimi bir yere koymaya çalışıyorum. Senin olduğun ya da olmadığın..." demişti. Sanırım kendini bir "yere" koymadan beni boşluğa itmek ona daha çekici geldi. Ve şimdi de ben o boşlukta ilerlerken beni yalnız bırakmak daha da çekici gelmiş olmalı. Ama kızgın değilim beni bu boşluğa ittiği için. Sadece merak ediyorum neden aramadı hala. Yoksa benim aramamı falan mı bekliyor? Ya da benim korkaklığımdan usandı ve gitti. Sanırım gelmeyecek de. 
Evet boşluktayken kafam pek bir karışık oluyor. Sonu olmayan bir yerde hapsolmanın korkusundan olsa gerek. Ve üşüyorum...


5 Aralık 2010 Pazar

O Günden Bi' Gün Sonra.

yürüyorum boş boş..
geç kalmak için elimden geleni yapıyorum
hayatta durmuyor zaten..
ne yaparsan herkes kötü,
iyi dediklerinde bile var kötülük
kötü dediklerin var zaten..
'mutlu olmak' ömür boyu duyacağım bu kelimeyi
ama sanmıyorum mutlu olacağımı..
hissederken seni her döktüğüm gözyaşımda
sıfatlara gerek kalmadan, hayata aldırmadan yaşamalıyım..
her gülüşünde gördüğüm ihtişama kapılıp tekrar tekrar yaşamalıyım..
sen yaşadıkça!
her şey bitti sandığım anda,
doğruları fark etmemi sağlamışsın aslında..
şimdi seni dinliyorum!
O'nlar yok!
belki bir gün tekrar döneriz eski günlere..
seni ilk öptüğümde titreyen ellerimi sıkı sıkı "tutamadığın" günlere..
Bunu BİLE özledim!
vurunca başıma kader, boyun eğmeyide öğrendim..
seni her gördüğümde başımı yere eğmem değil bu..
seni her gördüğümde yaşayamadığımız günlerin acısı..
Boyun eğiyorum,  yaşayacağıım!
senin için!
sadece senin için..
geçen günleri unutma!
döktüğüm gözyaşlarının farkına varmadan geçirdiğin günler..
ama ben her şeyi unutacağım..
en baştan seveceğim seni
TERTEMİZ.

6 Kasım 2010 Cumartesi

YAŞAM BELİRTİSİ

Bi kere buralar bizden sorulur. Zaten bizim blogumuz. Ama çelişkiye bakın ki, bir hevesle açtığımız bloga ta ne zamandır yazmıyoruz. Gerçi fazla takip edenimiz de yok ya... Olsun yine de yazmak lazım. Çünkü buraları iyice boşladık. Yaşıyoruz biz. Sadece yoğunuz.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ve ben senden sonra..


Düşünüyordum da (50 gündür..)
Taşlar yeni yeni oturmaya başlıyor yerine. Aslında sen benim kadar sevemedin hiçbir zaman beni. Sevmedin hatta. Çünkü sen bende sadece “sevgili” sevgisi aradın. Başka bir sevgi değil.. Senin için “sevgili”ydim başlarda. Sonrasında bir araçtım. Araç. Kullanmak için.. Kullandında zaten. Sana karşı sevgimi,aşkımı kullandın.. son zamanlarda. Ve sen hiç inanmadın benim sana olan aşkıma. Hep inkar ettin,aksini söyledin,kendi aşkını yücelttin,beni çok sevdiğini söyledin(yalan söyledin..).
Ve ben senden sonra hep düşündüm,çok düşündüm. Depresyona girdim ilk ay. Ama kimseye belli etmedim. Her gece ağladım,geç saatlere kadar uyuyamadım. Uyuduğumda da rüyamdaydın. Aslında sen her anımdaydın ve her yerdeydin. Ve ben ne yapsam,ne söylesem,ne dinlesem,ne görsem,her şeyde seni hatırlıyorum. Hayatımın iliklerine işledin çünkü sen.
Ve ben senden sonra hep düşündüm,çok düşündüm.. Ben sende tek bir sevgi aramamıştım. Sende “sevgili” sevgisinden sonra, “dost” sevgisini buldum, sonra.. “baba sevgisi”. Çünkü babamı sevemem çok. Ve bu yüzden onda alamadığım sevgiyi sende aradım, buldum. Bana istediğim güveni sağlayabiliyordun. Kollarında bende güçlüydüm, korkmuyordum. Onlar etten bir duvardı bana sanki. Bakışlarında sıcaklık vardı, hissediyordum. (-az-la yetinmesini bilirim çünkü ben.)
Ve ben senden sonra hep mutsuzum. Çünkü “hayalimdeki erkek” kıyafeti senden başkasına yakışmıyor ya da büyük geliyor.
Ve ben senden sonra hep rol yaptım. Her gece ağladım. Seni çok özledim..

2 Ekim 2010 Cumartesi

Özledim ağzına sı... Öhm.

Tam 39 gündür durmadan düşünüyorum. Niye ?.. Niye gittin ?.. Niye bıraktın beni ?.. Niye bitti ?..
Düşünüyorum düşünüyorum ama elimde hep saçma bir neden kalıyor. Aklım almıyor..
Yani neye dayanarak benim değiştiğimi iddia edipte gidebildin.. Her şekilde düzelebilirdik. Düzelmeyecek bir şey değildi ! Herkes ikinci şansı hak ederken biz niye etmedik ?!
Gerçi ben gün geçtikçe seni daha çok özlerken,sen beni çoktan unutmuşsundur ya o ayrı..
Daha doğum gününe bir sürü zaman varken, ben şimdiden "arasam mı aramasam mı" derdine düşüyorum. Korkuyorum.. Ararsam 'Sen kimsin ?' demenden.. Eğer öyle dersen telefonu hoparlöre dayar İsmail YK-Allah Belanı Versin'i dinletirim vallaha bak !
Onu bunu boşverdim. Peki ya 3 saat önce yaptığım,söylediğim ne varsa unutma özürlülüğüm varken; seninle yediğimiz her boku ayrıntısına kadar hatırlamama ne demeli ??
Ama ben cidden özlüyorum seni. Hani öyle böyle değil.
Tam 39 gündür durmadan,daha fazla özlüyorum..
Durmadan,daha çok düşünüyorum..
Durmadan,daha çok dua ediyorum.. Sonra 'Amin !' diyorum,olmayacak bir duaya..
Geri dönseneee. Mutlu mesut yaşayalım yine. Hadi. Gel geri. Gel dedim ! Ağlarım bak, yine..


-İS-

Bi tanışsaydık, sonra çıkardık.


Şimdi bizde ilk önce tanışma aşaması denilen bi kavram var. Tamam, her gün bakışıyor olabiliriz ama bu pat diye 'benimle çıkar mısııııııııııığn?' deme lüksünü göstermez.
Hem kız evi naz evidir.

Neyse, madem her şeye rağmeen seviyodun, o zaman niye 'sen beni istemiyosun, rahatsız ettim, olmıycak bu iş, kendine iyi bak' diyosuun? 
Bak böyle dedin ya kesin olurdu. hah.
Beklee dediiim o kadar ben hem. Bu erkekler çok sabırsız abicim. 
Her neyse... Şimdi daha mı iyi oldu? Gittin zaten. Bakışamıyoruz da.
Of çok içime oturdu bu, biraz yazmazsam olmayacaaaaaktı.

işte anlaşılacağı üzre olay; beni seven(!),her gün bakıştığım,çook tatlııııııı çocuğun ne yapmak istediğini çakamadan gitmesiii.

Oturdu valla içime, te şurda kaldı.


-VİL-

28 Eylül 2010 Salı

27 Eylüüüül.

Yıllaar yıllaaaar önce o gün doğmuşum işte, 27 Eylül, dün falan. 
 Zaten Eylül ayını çok severim, tüm sevdiklerim neredeyse bu ayda doğmuşlar, o yüzden.
Arkadaşlarım sağolsunlar ellerinden geldiği kadarıyla kutlamayı başardılar fakat  #aforizmanyakk  sayesinde biraz panik yaşadılar. Aslında biz böyle istedik. Herkes panik yapsıın 'aaa nasıl olur bu' falan desin istedik. Çok mu istemişiz.
Her neyse herkes ordan burdan kutladı doğum günümü işte geçti gitti..
Ama birde kutlamayanlar tabii ki de! 
Düşünebiliyor musun? Aylardır konuştuğum çocuk bile kutlamadı. Hem mal o çocuk. Artık irtibatımı kestim.
- Hiç ummadığım kişiler de kutladı ama hatırlatıyım, kalp-
Zaten her doğum günümde yalnız olurum. Arkadaşlarım sağolsunlar ama o zamanlarda hiç sevgilim olmaz. Çok ilginç dimi? Sevgililer günü ayrı bir şey zaten diğer önemli günleri söylemesem de olur artık..Haa, Önemli kaldı mı ki? Neyse.
Bide çok zorluklar çekerek birinin doğum gününü kutladıydım aylar önce O'da bugün bana 3 metre ileriden 'doğum günün kutlu olsun' dedi. 'Sağol' dedim bende. Ne denir ki başka? 
Ama artık onlar geçip gitmiş şeyler.. Önümüze bakmak lazım. Öhöhm.

NOT: En sevdiğim renk pembe, rapçiyim. ?


-VİL-

Gidiyoruuum bütün acılar yüreğimdeee

Hiç içimden gelmiyor yazmak. Bu aralar ergensel tripler içerisindeyim. Twitter'da falan takılıyorum genelde. Ne diyeceksem orda diyorum. Okullar açıldı zaten. Bugün yarın sınavlar başlar,panik olurum. Sıkılıyorum. Aşk istiyorum. Çok yiyorum. Böyle rutin işler içerisindeyim. Blogu bir hevesle açmıştım ama dedim ya ergensel tripler içerisindeyim diye. Bir sürü sebepten dolaylı hiç keyfim de yok. Aman işte öyle. Uzun aralıklarla yazamayabiliriz. Takip edenlerin haberi olsun en azından..
Hani ben biz süre Twitter'dayız. Ordan ulaşayım,ne bok yiyormuş bu kızlar,neler tivitliyormuş falan diye merak ederseniz;
http://twitter.com/#!/Aforizmanyakk
http://twitter.com/#!/wontedd böyrün. Genel olarak burada takılıyoruz.
İyi geceler.

16 Eylül 2010 Perşembe

LALE DEVRİ

Show da yeni başlayan dizinin setinde çalışıyorum. Ablamsa dizinin yönetmeni. Geçtiğimiz salı dizi yayına girdi. Teaserları kadar güzel olmayan dizi o kadar berbattı ki .. aslında dizi değil, montajı ve miksajı ! Yayın sırasında ses göndermeleri ise cabası. Herşeye rağman totalde 14. sırada ABde ise 9. sırada olmamız iyi bir şey bizim için. En azından bir umut hala çekimlere devam edebiliyoruz. Dizinin montajı öylesine berbattı ki.. Çekilen onca sahnenin,onca güzelim planların kullanılmayıp öylesine boktan planların kullanılması,Show her zaman ki gibi siyah-kırmızı renkleri bol keseden kullanıp oyuncuların ekranda dövülmüş gibi durmaları,gerek Emina'nın dublajı,gerek miksajın bok gibi yapılması sonucu ortaya çıkan; izleyiciye 'ordu geliyo sanki amk' dedirten o sesler... vs vb. Ve o gece olan -ekşi sözlük- vakası.. Aslında dizimiz gerçekten iyi. Senaryosu,çekilmesi,oyuncularımız,set arkası vesaire.. Amma ve lakin ilk bölüm montajına ablamın doğru dürüst gidememesi ve montajın yetişmemesi,miksajın aptalca yapılması ve yayın sırasında ses gönderilmesi, ayrıyeten jeneriğin doğru dürüst olmaması.. Açıkçası fazlaca eksikler. Bunlardan kaynaklı olarak,çok sevdiğim o insanın sinirlerinin bozulması ve üzülmesi.. beni hayattan soğutuyor. Fakat herşeye rağmen ben inanıyorum ki 2. bölüm çok çok daha iyi olacak ve raiting sıralamasında daha yukarlarda olacağız. Ve izleyelim lütfen arkadaşlar. Hatta bir de raiting ölçer alalım evimize ve salı günleri saat 20:00da show tv açık olsun..

9 Eylül 2010 Perşembe

Bu Kampanya İnsana Felç Geçirtir.

Geçenlerde setteyiz (gerçi her gün setteyiz.). Mekana geldik ama daha mekan hazırlanmamış onu beklicez. Napsak napsak hazır olana kadar.. Sonra reji grubu olarak 'yemek yiyelim bari' dedik. Gittik mekanın ilerisinde bi büfeye oturduk yemekler gelene kadar konuşuyoruz derken varoşrealist birden 'felç olursam garanti bana 5bin tl para vericekmiş' dedi. Biz anlamadık tabi.. Sonra açıkladı. Olay şuymuş; eğer felç geçirdiğinde kredi kartı borcu olmazsa banka ona 5bin tl para veriyomuş ve bu bir KAMPANYAymış. E o zaman bu kampanya(!) insana felç geçirtir..

2 Eylül 2010 Perşembe

Ve daha nice sorular..

Eskiciye verilen kalpler,
Temizlenip geri gelir mi ?
Yasarken unutulan hatiralar,
Gunlugune girebilir mi ?
24 saat icinde kac kere guldugumu sayabilir mi ki ?
Hayat boyu benimle mi ?..
Yoksa hayalimle mi ?
Ne olursa olsun,
Geri gelmeye gucu yetebilir mi ?
Benim gucumun yaninda onunkinin ne onemi var ki ?
Elimi tuttugunda icinden gecen duygular,
Tekrar canlanabilir mi ?..
Benim icimdeki heyecan gittikten sonra ne ise yarar ki ?
Kalbi onarmaya calissa da
Imkansiz oldugunu bilir mi ki ?..
Sorularima cevap verir mi ?
Versede inandirabilir mi ki ?..

-Vil-

1 Eylül 2010 Çarşamba

Hatırlar mısın ?.. Bence artık onu da yapamazsın..

Şimdi bir sahilde oturmuş..
Düşünüyorum..
Düşünüyorum,seni..
Dalgalar gidip geldikçe adını fısıldıyor kulağıma, yavaşça..
Rüzgar eserken hafiften,
Kokun geliyor burnuma..
Ne de çok özlemişim..
Uzanıyorum öylece kumların üzerine..
Güneş ısıtmış..
Her bir tane yakıyor tenimi senin teninmişçesine..
Gökyüzüne bakıyorum..
Yıldızlar parlıyor..
Gözlerinin içi gibi..
Göğe dağılmış seyrek bulutlar, gülüşlerin gibi..
Yüzünü hatırlıyorum..
Ne de çok özlemişim..
Bir şarkı söylemeye başlıyorum ufaktan..
Sen çok seversin şarkı söylemeyi..
Sesini hatırlıyorum..
Sonra.. Bana 'Seni seviyorum' deyişini..
Çok özlemişim..


-İs-

Aşk nedir bilir misin ?..

Aşk nedir bilir misin..
İlk gördüğün anda onun doğru insan olduğunu anlayip,
Onu tüm benliğinle kalbinde hissetmektir..
Aşk nedir bilir misin..
Tek doğrunun o olduğuna karar kıldığın anda,
Seçtiğin doğrunun bütün yanlışları götürmesine izin vermektir..
Aşk nedir bilir misin..
Kendini en yalnız hissettiğin anda bile yalnız olmadığını bilmektir..
Aşk; sadakattir, güvendir..
Aşk; sevdiğinin en hırçın aynı anda en durgun halidir..
Aşk; tüm benliğini bu uğurda harcamaktır..
Aşk, sonsuza kadar bekleyebilmektir..
Aşk soyuttur,bazen de somut.
Aşk, tükenmekte olan son umut.
Aşk; yarınların güzelliğini bugünden görmektir..


Aşk nedir bilir misin..
Gözünü kapattığın anda onun tebessümüyle karşılaşmaktır..
İçini ısıtan sıcaklığı, en serin havada içine çekmektir..
Aşk nedir bilir misin..
'Bir elmanın iki yarısı' derler ya..
O yarımı içinden atamamaktır..
Tutkudur.
İnançtır.
Kısacası aşk; kimi GERÇEKTEN seviyorsan 'O'dur..


-Vil'is-

30 Ağustos 2010 Pazartesi

HIRKA SENDROMU: BENİM HİÇ HIRKAM OLMADI ABLA :((

Bugün ilk okul arkadaşım bizdeydi. Adını deşifre etmiycem. Zaten aşağıda resmi var. Uzun zamandır görüşmüyoduk. Ayak üstüde görüşsek hep saçmalayan tipleriz biz. Arkadaş olduğumuz seneler boyunca hep saçmaladık. Elimizde bastonlarımızın olacağı zaman geldiğindede saçmalıycaz biz. Neyse geldi bize,bahçede oturuyoruz fotoğraf falan çekicez. Hava kararmış bahçenin ışığı yanıyo işte fotoğraf çekmek için aydınlık olan yer ampulun altı. Geçtik ampulun altına bu güya benim göz bebeğimi çekicek. Soktuk ampulu gözüme,kör oldum olucam bu hala fotoğraf çekicek. Neyse çekti sonra olayı GÜNEŞİ GÖRDÜM'e bağladık. Bunun bi fotoğrafını çektim ampulun altında.. (iç ses: ahahahaha :DD). Gözleri kaymış,kendinden geçmiş,yüzüne nur inmiş bişey çıktı fotoğrafta,fotoğrafı görünce tabi yerlerdeyiz.. Sonra o fotoğrafın adını 'güneşi gördüm gözüm kamaştı' koyduk. Sonra bu lambaya bakarken,güya poz ayarlıycaz ya bende fotoğrafçıyım :p 'biraz daha kıssana gözlerini gülümse biraz he biraz daha oldu taaam çekiyoruuoom' çıkkııırrttt. "ahasudahahaahahasusadashaha" 'sanki lambaya aşık olmuşum bu ne yeaa. selam lamba nasılsın. senin numaran bende var mıydı yeaa. aahh güzelim o kadar sıcaksın kii....' falan diye saçmalamaya başladık,lambaya sulanıyoruz. Lamba dile gelip 'siktirin lan ben aile lambasıyım' dese yeridir hani. Biz iyice içmeden kafayı bulmaya başladık. Sonra bu üstündeki hırkayı çıkardı. Bu sefer onunla saçmalamaya başladık. Bu hırkayı giyemedi gülmekten. Sonra başladık 'hırkaaağğğ ! benim hiç hırkam olmadı ablaa bu nasıl giyiliyoo böyle miii ağıza mı bağlanıyoo yoksa göte miiğğ aah çok mesudum hırkaaaağğ kalp kalp kalp'

29 Ağustos 2010 Pazar

Gidene Görüşürüz Demek Ahmaklık !

üşenmedim, hesapladım..
200 gün olmuş.. O günden sonra tam 200 gün yaşamışız..
yaşamak denirse benimkine tabii..
her gün özleyerek, her gün hayallerle boğuşup yorulunca, gözümü kapayıp uyumak isteyerek
ve her göz kapaklarım kapandığında, bilinçaltımdaki karanlığı yüzünün aydınlatmasıyla kat be kat özlemek..


üşenmedim, hesapladım..


ben seviyordum, çook.. Sense gönlüm olsun çabasındaydın.
başarmıştın ilk günlerde..
ama memnun değildik, değildin !
sıkılıyorduk ya, ben anlamamazlıktan geliyordum, anlıyordum ama bırakmak istemiyordum,
bırakamazdım.
'o kelimeyi' bekliyordun, ama ben söyleyemezdim.
bu şansı sonuna kadar kullanmalıydım çünkü.
BAŞARAMADIM.


üşenmedim, hesapladım..


o karmakarışık 11 gün, kendimde değildim.. 
şapşal olmuştum, bi tuhaftım.
Fark ettim ki çok gereksizmiş.
..günler geçerken hesaplamaya üşenmişsin..
bu kızın kalbi kırılır mı? onunda bi onuru var mı ? 
"her şey sadece senin mi etrafında dönmeli ?
HESAPLAYAMAZSIN.
yaptığın iyilik ve arkanda bıraktığın aptal için çok teşekkürler..


GİDENE GÖRÜŞÜRÜZ DEMEK AHMAKLIK.


27 temmuz 2010

Vil'isden inciler..

Evinin önünden geçiyorum..
ışıklar açık, müzik sesi geliyor ama hiçte eğlenceli değil.
biliyorum, sende beni özledin.
taş atıp mı kaçsam, zile basıp mı yoksa..
nerden bileceksin ki ?
bi çocuktur diyip söveceksin.
o zile basıp kaçan cocuğun aldığı zevk gibi seviyordum seni oysa..
cocuğa söverken aldığın zevk gibi..
-SVÖ-

Bir rüya gördüm.. İçinde sen..

Hani ben uyuyamıyordum ya.. Geçen gece 03:30 falandı uyumayı başarabildim.. Uykuya daldığım an rüyayı görmeye başlamış olmalıyım.. Aynen şöyleydi..
Babaannemin köy evi gibi bi yerdeyiz. Ölesiye mutluyum.. Pencereden bakıyorum,dışarda annem babam falan var. Tatile mi gidiyoruz,tatilden mi gelmişiz bilmiyorum ama arabanın bagajı açık bavullar falan,deniz topları.. Sonra birden arkamdan biri sarılıyor.. Arkamı dönmüyorum.. Çünkü o.. Onun olduğunu biliyorum.. Onun sıcaklığını,beni sarışını.. Aşinayım ensemdeki o sıcaklığa.. Sonra arkamı dönüyorum..
-Geldin..
-Gelmemek için bir sebebim yoktu..
Sarılıyoruz..Rüyada olsa onu hissediyorum sanki. Sıcaklığını.. Gözlerine bakıyorum.. O aşk dolu bakışlar geri gelmiş.. Öyle mutlu oluyorum ki.. Hiç konuşmuyoruz. Sadece bakarak anlaşıyoruz.. Eskisi gibi.. Tekrar sarılıyorum..
-Gitme bir daha..
-Asla..
Daha da mutlu oluyorum.. Hiç ama hiç olmadığım kadar mutlu.. 
Sonra uyanıyorum.. 
'Rüyaymış lanet olsun !! Nedenn !!? Nedenn..' Neden rüya olmak zorunda.. ? Seni görebileceğim tek yer rüyalar mı artık .. ?

27 Ağustos 2010 Cuma

İnsomnia mı oluyorum ?!

Kaç gecedir uyku girmiyo gözüme. Hayır başka hangi deliğe girmiş diye merak ediyorum ama yok. Yok yani ortalıkta. Anca saat 5:00 sularında geliyo sevgili uykucuğumuz. Artık o saatte kadar kimlerde sürtüyosa,ben anca aklına geliyorum.Hele geçen gece.. Tam bir felaket. Bi mahmurluk var üstümde uyumak istiyorum ama yook. Uyuyamıyorum. Gözümü kapatıyorum böyle uyuyomuş gibi bi his oluyo ama o kulağımın dibinde dolanan lanet sineğin vızıltısını hala duyuyorum.. Yarım saat.. 1 saat.. Yook hala ! Sonra baktım uykuya dalar gibi oluyorum bi 5 dk uykuya dalmışım ki, kabus ! Ya ne işin var senin kabuslarımdaa !! Hayatımdan çıkıp gitmedin mi senn ?!! Off nerden çıktın yine. Sabaha kadar öyle sürdü.. Sonuç; uykusuz. Sonra ertesi gece yani dün gece dahada fena oldu. Bu sefer hiçç uykum yok ! Sabahın altısına kadar yatakta döön,dööön,dön.. Uyuyamadım.. İşte başta dediğim gibi sevgili(!) uykum saat 6:00 falandı geldiğinde.. Sonuç; yine uykusuz ! Bide bilinçaltımdan da çıksan hani hayatımdan çıkıp gittiğin gibi. Şöyle ona da bi hoşçakal desende bende artık huzurla uyusam.. Sen bilinçaltımdan çık çikolatayı azaltıcam insomnia olmamak için bak,söz. Yeterki artık uyuyabileyimm !

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Depresyonda da değilim niye zayıflıyorum ? Ve niye sevinmiyorum ?!

Bence ezberlediniz artık. O yüzden 'ayrıldık' demeyeceğim. Ya da dedim mi ? Evet demişim. Neyse bu son olsun o zaman. Normalde ben balık etli bişeydim. Balık etli değil abi bildiğin şişkoydum ben. Boyum uzun diye pek göstermiyodum,uzaktan. Bir bacak vardı bende maşallah beton. Kısa bişey giymeye utanırdım milletin göz zevki bozulmasın diye. Bi ara öyle takıntı yapmıştım ki, boynuma 'çevreye verdiğim rahatsızlıkta dolayı özür dilerim.' yazılı bi karton falan asmayı düşünüyodum. Ama bişey oldu bana bi güven geldi bu yaz böyle mini mini şortlar elbileseler falan giymeye başladım. Ama hala şişkoyum. Gerçi senenin başından yaza kadar bi 4 5 kilo vermiştim. Ama yinede basen kısmında bi görüntü bozukluğu mevcuttu hani. Neyse sonra çalışmaya başladım,ayrıldık falan derken bi baktım eve gelen misafirler,uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarım beni görünce "ayy sen zayıflamışsıııaan" demeye başladılar. Gidiyorum aynaya bakıyorum, yok lan o koca göt hala yerinde,dur bakim göbeğim gitmiş sanki benim, anaa valla gitmiş falan tarzında kendi kendime konuşmaya başlar oldum ama bu sırada tartıya çıkmak hiç aklıma gelmedi,neden bilmiyorum. Yaklaşık 1 haftadır falan doğru dürüst yemek yemiyorum. Sıcaktan falan diyorum anneme ama aslında canım istemiyo,sinir stres sahibi olunca,onun yüzünden(!). Neyse, bugün odamı baştan yarattım derken birden tartı ilişti gözüme. Dur lan bi çıkim bakim neymiş harbiden kilo vermişmiyim. Bi çıktım..
Hiiiyyyy inanmıyooruummm kilooo vermişiiiim !! Yaşasııın !! Yemek yemycem artık.
Bu da benim diyet anlayışım oluyur..

Televizyon dünyası ve ayrılıklar neden kötü alışkanlıkları başlatır ki ?

Öncelikle kendimden bahsediyim aslında size. Ben daha gençliğinin baharında,uzun,hoş(güzel değilim ama hoşum :p),sempatik ama bazende çok antipatiğimdir,doğru adamı bulduğunu sanırken terk edilmiş,her şeye rağmen hayat mücadelesinde yılmayan,kendi halinde bi tipim. Müzik dinlemeyi çok severim,resim de yaparım,gezmeyeee.. bayılırıımm.. Çikolata.. Tek aşkım.Djarum yeni katıldı listeme. Cherry'sini çok sevdim.Ve lafları uzatmaya bayılırım. Şu an yaptığım gibi. Aslında bahsetmek istediğim asıl konu... Bence baştan alalım.
Ben bi 2 ay kadar önce çalışmaya başladım. Ablam yönetmen.Hani şu showda doktorlar vardı bide kahramanlar falan.. Heh işte şimdide yine showda teaserı dönen Lale Devri dizisinin yönetmenliğini yapıyo. Bende radyo-tv okuyan bir öğrenci olaraktan kendimi çalışma hayatına atamaya uygun gördüm. Önceden de giderdim ama arada bir falan. Neyse ben gittim ilk gün.. Ablamın kıçından ayrılmıyorum. Ben pek sevmem böyle yeni ortam yeni insanlar falan. Aslında severim ama 5 kişiyi geçmezse severim. E tabi orası set olduğu için 70 kişi.. Bide yönetmenin arabasından inince "kim lan bu şanslı orospu" falan oluyo bazıları. Bildiğin gözlerinden okunuyo. Hatta dudaklarından da okunuyo.. Neyse. Gittik,ablam beni ortalığa tanıttı "bu benim kardeşim bundan sonra bizimle çalışcak onu çalıştırın." dedi ve gitti .. Merhaba falan fistan tanışma faslı işte zaten ben bütün setle tanışana kadar akşam oldu. Tanışma replikleri de hep aynı adım,okulumun adı,yaşım,ne okuduğum. Sonra neyse bikaç gün gittim geldim falan sonra ben bi soğudum işten aslında soğumak değil de istek gelmedi. Kaytardım haftalarca falan. Ablam küstü bana. Bide zaten işe başladıktan 15-20 gün sonra adı lazım değille aramız bozuldu falan derken ben işi mişi unuttum iyice hayattan soğudum. Neyse o kadar ayrıntıya gerek olmadığını düşünürken şimdi.. Ben düşündüm taşındım. Napıyorum ben ya gibisinden. Bi silkelendim. Sonra işe düzenli olarak gitmeye başladım. Setteki insanlara daha güler yüzlü oldum bi kaynaşma aşaması falan derken aha bi baktım bildiğin reji olmuşum lan ben.Settekilerle abi abla sürüp giderken(tabi o sırada adı lazım değille daha da kötüye gidiyoruz..) bi öğrendimki bodrum çekimlerine giderken ekip küçültülüyomuuşş ! Neeöğğ ?! Ne diyosunuz siz yaa ?!! Benim hayallerim vardıı !! Aslında istemiyodum. 40 derece sıcağında köpek gibi çalışmayı gerçekten istemiyodum.. Ama yinede hoş bi deneyim olabilirdi. Neyse olmadı. Bunların gitmesine son 2 gün kala bana bi de iki stajer arkadaş geldi. Çok sevindim falan derken baktım onlarda reji olmaya gelmiiş ! Bende bi hırslanma oldu.. derken bi baktım elime maaşımı almışım ?! HÖNK. Tabi iyice iş kadını moduna girdim ben sonra son iki gün iyice alıştım. Onlardan bi parça oldum. Şakalaşıyoruz,kızıyoruz,saçmalıyoruz,gülüyoruz,energy drinkler ısmarlıyoruz falan iyice kanka oldum ben bütün setle. Hatta bi kaçından abi abla sıfatı kalktı direk isme geçtim(ama onlar istedi bu benim patavatsızlığım değil öyle düşünmeyin). Neyse biz böyle güllük gülistanlık geçip giderken bizim bu set ortamı acaip dedikodu kazanıdır. Bide bildiğin baca topluluğu. Saniye başı tüterler hep. Sonra bi carlione var orda kameraman. Çok konuşur. Herşeye konuşur. Biz bununla muhabbet sohbet falan derken,lafını esirgemeyen carlione abimiz bana asılmaya başladı(set ortamında hep olan şeylermiş,set fotoğrafçısı abla öyle demişti). Ben bi 'omg?!' durumu moduna girdim. Sonra neyse bozuntuya vermeden devam ederken bu bana 'bu işteysen sigara da içiceksin içki de' falan dedi ben 'hı ?' oldum bu sefer. Baktım gayet ciddi ben dalgaya vurdum. Kaçtım ordan. Ben ömrüm hayatım boyunca sigaradan nefret eden insan,ablam ve görüntü yönetmeni Djarum Cherry'i önümde tüttürürken arkada hiç rahatsız olmadan kokusunu içime çeker oldum. Sonra bi baktım .. Hazin son. Bide üstüne ayrılık eklenince..
Dertliyim kederliyim modu.
Bakmasınlar güldüğüme, içim hala kan ağlıyo. Kolay değil gerçekten aşık olunan sevgiliyi unutmak.. Bence yeniden efkar yapmadan bu yazıyı burda bitirmeliyim. Amacım ne miydi ?
Televizyon dünyası ve yıkıcı ayrılıklar beraberinde kötü alışkanlıklarıda getirir. Önemli olan iradeni sağlam tutup,boyun eğmemek. Ben yapamadım bari diğerleri yapsın.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Sevgilimden ayrıldım çok yalnızım..

Bugün.. Tamda 2 gün kalmıştı ay dönümümüze.. 1,5 aydır kavgalı olsakta içimde bir umutla,gittim.. Ordaydı.. Tam karşımda.. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına atmaya başladı.. Yanına gittim.. Tek söylebildiğimiz "Merhaba..". Bu kadar mı ? Nasılsın iyi misin yok mu ? Gerçi halim ortadaydı.. Ya da halimiz.. Elinde beyaz bir zarf vardı. Uzattı.. "Hoşçakal.." dedi.. Ne yapacağımı şaşırdım. Bitmiş miydi yani ? Sadece mektubu verip kaçman için mi beklemiştim onca zaman.. Onca zaman ben boşuna mı umut beslemiştim içimde ?.. Önünü kestim birden. "Gitme.." dedim.. Bana o an söylediklerini önceden söyleseydi çok kızardım,kırılırdım.. Ama hiç kızmadım. Bitmemesi ve gitmemesi için elimden geleni yaptım.. Kendimi sıktım. Öyle sıktım ki ağlamamak için.. Gözlerimin dolduğunu bile farkedemedim.. Gözlerine baktım. "Seni hala seviyorum" dedim.. Ama bana diyebildiği tek şey "Bişey değişmeyecek.. Artık seni sevmiyorum." Gerçekten sevmiyor muydun yani ? Bu kadar basit miydi bizim aşkımız ? Onca şey atlattık biz. Bunun üstesinden gelemez miydik ? İkinci bir şans daha hiç mi hak etmedik.. Ona göre etmiyorduk.. Gerçekten unutmuştu beni.. Belkide hiç sevmemişti.. Ama ben sevmiştim.. Ve hep seveceğim. Herşey güzeldi.. Ama onunlayken.. Sonra "Hayatına girdiğim için özür dilerim.." dedim.. Ayaklarım geri geri gittiği halde çıktım ordan. Sokağı döndüğüm an hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.. Sadece ağladığımı hatırlıyorum.. Ve sonrasında kendimi evde bulduğumu.. Keşke bitmeseydi.. Hala bir mucize olması için defalarca dua ediyorum.. Ama sanıyorum ki dönüşü olmayan bir yol bizimki..
Yinede.. Herşey güzeldi.. Onunla yaşadığım herşey.. Şimdi.. Aslında boşverin.. İyi geceler..

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Hala aynı mı hislerin ?..

Sen hep kaçsanda; Ardından gelebilirim..


Hep biyerde saklansan da,
Yollara düşüp seni arayabilirim;
Bana acıların en büyüğünü tattırsan da,
Bundan en yüce hazzı duyabilirim;
Seni Seviyorum..

Okuduğum kitapta,
Mırıldandığım şarkıda,
Söylediğim şiirde,
Gördüğüm rüyamda
Ve yaşamam için
Ciğerlerime doldurduğum havada
Sen varsın;
Senin vazgeçilmezliğini anladım;
Seni seviyorum..

Sokakta gördüğüm her yüzde
Senden bir şeyler arıyorum,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki hep seni hatırlatıyor,
Her sabah,
Uykudan uyandığım zaman,
Yaşamakta olduğumdan önce
Seni hatırlıyorum,
Omuzlarıma dökülmüş saçların..
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık saçan gözlerin
Aklıma geliyor,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlüyorum;
Seni Seviyorum..

Renkler seninle değerleniyor,
Örneğin; sensiz, kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değil,
Siyah yalnız sen giydiğin zaman
Güzelliğini haykırıyor artık,
Sabahları seni görünceye kadar;
Güneş doğmuyor.
Ve sensiz gecelerde gökyüzü;
Aya, yıldızlara hasret.
Seni Seviyorum..

Dünyada yaşayan öteki insanların
Benim için hiç değeri yok artık,
Sana karşı tutumumu,
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlamıyorum hiç..
Ve açık açık
Sanki var olduğumu haykırırcasına
Sevgimi söylüyorum;
Seni Seviyorum!!

Benim için her şeyden değerlisin,
Gözümü yumduğum anda seni görebiliyorum,
Sen bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerdesin,
Sana muhtaç olduğumu
Utanmadan söyleyebiliyorum,
Bütün bencil duygularımdan sıyrıldım.
Senin için her şeyi,
Ama her şeyi yapacak gücü
Kendimde buluyorum,
Her halin bana
Ayrı ayrı güzel geliyor,
Karşısında kendimi
Bir çocuk gibi hissediyorum,
İstediğin anda senin için
Ölebilirim,
Senin için yaşıyorum
Ve yine senin için
Bildiğim bilmediğim
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceğim,
Bende her geçen dakika
Biraz daha büyüyorsun
Ve kendi kendimeyken bile
Çok sevdiğimi bütün
Samimiyetimle,
İnanmışlığımla
İtiraf edebiliyorum,
Bir gün beni seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylesen bile ,
Sevgimde hiç azalma olmayacak sevgilim.
Ve ölünceye kadar seni aşkların
En olumsuzu ile bile sevebilirim;
İşte tam sırası şimdi,

Seni Seviyorum!!

Bana sevmeyi,
Gerçek aşkı öğrettin.
Hep seni sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu hep sana tattıracağım.

...

Bir duygunun esiri aklım;
Sadece delicesine yaşamak var seni seninle.
Özgürlüğün pençesinde kıvranırken düşüncelerim
Hep sen varsın düşüncelerimde.

Sen, gözlerimdeki hayal,
Bakışlarımdaki tutarsızlıksın.
Her şey senin olsun, sen bende kal.

Sen gecem, sen gündüzüm gibisin.
Seni istiyorum, geceler boyu karşımda,
Korkmadan dokunmak sana.
İçimdeki yangınların ötesinde
Sarılmak hiç bırakmayacakmışçasına.

RÜYA

Her rüyamda tatlı bir bakış var

huzuru kahverengi gözlerinde saklıyor
güveni ise yumuşacık ellerinde..
bazen göz göze geliyoruz, hiç olmayacak yerde..
içimdeki kıskançlık huzura dönüşüyordu gözlerinde.

..evet kıskanıyorum,
o gözler hala nasıl bu kadar huzurlu?
nasıl bu kadar çabuk unuttu?
ama dedim ya göz göze geldik
oysa yıllarca bakmak isterdim o gözlere,
içimdeki kıskançlık geri gelmesin diye..

halbuki onu kıskanmayı özlemişim bile..
hala merak ediyordum, neden böyle ..?
kafamdaki soruyu anlamış olucak ki, bakıyor öyle....
birden konuşmaya başladı, dedi sadece 'seni görünce'..
ANLADIM, güneş uykumu bölünce..

SVÖ.-

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Vil'isden inciler..

Her acıya katlanır bu yürek,
Tuz basarsın akan kana..
Yaşlanırsın bir sene daha onsuz,
Sonsuza kadar onsuz olacağından habersiz..
"Belki" dersin hep..
"Belki bir gün çıkıp gelir.."
Hayali güzel olan sevgili..
Bir bakışına vurulan ben..
Hayallere vurulan biz..
Her zaman böyleydi !
Dediklerinden anlam çıkarmaya vakit kalmadan uzaklaştın..
Çok uzaktasın.
Soyut hatıralarında var olacağım bu hayata lanet ediyorum.
Sen benim olmalıydın !
Gerçekten benim olmalıydın..
1 dakika olsa bile..

Gökyüzünü kaplayan kasvet havasını dağıtmakta bana düşen
Gözyaşalarımla dahada boğuyorum havayı.
Bana yer yok aslında !
Gitmeliyim çok uzaklara !
Kalbimi sende bırakarak !
Ona bak ! Sadece bak !
..ve bıraktığın şeylerle mutlu ol.
Ben seni hep seveceğim..

-SVÖ.

17 Ağustos 2010 Salı

Sevgili günlük hebelehöbele..

Sevgili gunluk,


Bugün sana anlatacagim çok şey var..

Falan diye baslardim. Eskiden ben gunluk tutardim. Bi turkce hocamiz vardi mrs. Zengingul.. Hep derdiki " gunluk tutun. Cumlu kurma kabiliyetiniz gelisir... Vb vb. " benimde hoşuma giderdi gunluk tutardim. Anasini satiyim 10 senelik hayatim vardi sanki 648282 senedir yasiyomusum gibi ne yazardim ne yazardim. 7 8 tanesi hala duruyo da ergenlk travmam olanlari hic acimadan cope atmistim . Oysa ne guzeldi, şu an elimde kalanlar gibi onlarda olsaydi okur okur gulerdim. Ama iste 'ergenlik travmasi'. Nerden geldim buraya ya. En son turkce hocamiz bize gunluk tutun diyodu.. Heh iste. Bende onu dinleyip gunluk tutuyodm. Ne var ne yok anlatiyodum. Işin komik yani yazdiklarimin cogusuda olmayan sylerdi. Iste cocukluk degil mi.. (sanki simdi çok buyuksun diycksiniz,artik her kimseniz.. Büyük degilim. Ama onlari yapacak kadar kucukte degilim :) )

Neyse iste ben bunlara her seyimi yazardim. Iste arkadasim bnmle küstü, ay bugün bi cocukla goz goze geldim(bugün goz goze gelsek arkama bakmadan kacarim. ), sekerim yere dustu, ANNEM sacimi balik sirti yapti hedehödö çok begendi(o zamanlar balik sirti acaip modaydi) vb. Bu tip şeyler. Annemde alir bunlari okurdu. Ay nasil okurdu anlamiyorum. Masallah bir gunlukLERim vardi.. Koca ana britanya ansiklopedileri gibiydi. Kadin gunluklerimi hatim ederdi okurken.. Yazik. Kizinin cocukluk sacmalarina çözüm bulcagini falan sanirdi. Ama bende her ergenus gibi annemi dislardm. Ne aptalmisim. Mrs. Zengingul aslinda o yastaki biz ergenuslara gunluk tutun demekle acaip feci bisey yapmiş..

Sonra bunlar böyle hedelehödele giderken, ortaokulda 'teknoloji ve tasarim'(nam-i diger iş egitimi) hocamiz da gunluk tutun diye cikageldi. Bende böyle bi sevindim falan " aa yasasin yine gunluk tutucam" falan.. Ay kadin beni gunluk yazmaktan soguttu yemin ediyorum. Oyle bir gunluk anlayisi gormedim ben daha once. Gunluk, adi ustunde GUNLUK yani.. Mantiken butun gun olan biten anlatilmaz mi?? Bu kadinda ki gunluk anlayisi şuydu '40 dk ders içinde yaptiklarinizi yazcaksiniz.'. Ve bide onlara not verirdi!! Sonra ben bu isten bi tiksindim bi sogudum. Bi dahada gunluk falan yazmadim.

Bu da böyle biseydi iste. Bitti.

Eger hepsini okumak için zaman harcadiysaniz tesekkur ederim. Eğer 'bu ne oglum 30 saattir oku oku bitmedi. Sıkıldım lan ben. ' diyip yarida biraktysanizda caniniz sagolsun.

Iyi gunler.
Yazdığın şiiri okudum,
Armağan ettim kendime
Başkasına yazıldığını bile bile..
Halbuki sen  hala kalbimde,
Ben hayallerimin peşinde..
Sen rüyalarının güzeliyle el ele,
Ben uyanmanı beklemekte..

Günler,aylar,yıllar sonra
Karşılaşırsak eğer,
Ufak bir tebessüm eder misin ?
Yoksa 'Nerden çıktı şimdi karşıma ?' mı dersin ?
Hatırlar mısın her gün aralıksız konuştuğumuz muhabbetleri ?
Yad etmek ister misin eski günleri ?

Çok soru soruyorum şimdi..
Oysa eskiden hiç susma derdin.

Hayat bu,
Ne olacağı belli olmuyormuş ya,
Sende değiştin değil mi ?!

belediyelere sesleniyorum burdan! bizim elm street'e bi sokak lambası takviyesi plz.

Belediyeleer.. Belediyeler. Belediyeler. Oturduğumuz sokakta 1 tane sokak lambası var. Sokak lambasının tam dibine de ağaç ekmişler, o böyle bi dallanıp budaklanmış anam sanırsın asırlık çınar. Ama nasıl uzun,nasıl yapraklı böyle..onlar yaz kış orda,dökülmüyolar hiç. Yada dökülenin yerine anında çıkıyo mu ne bilmiyorum. GDO'lu mudur nedir anlamadım ki. Neyse işte o tek bir tane sokak lambasının dibinede ağaç ekmişler. Zaten ampul miladını doldurmuş kendinden geçmiş.Tungstenden geçen elektroncuklar kafayı bulmuş,olayı efelerin efesine bağlamışlar. Bide tam dibinde koca ağaç dallandırmışlar. Bide bizim binanın bahçesindede acaip bitki vardır. Mübarek Jr. amazon ormanları. Çek altına bi tane hummer,gez dolaş bahçede yani o derece. Dışardan bakıncada çok greenpeacevari gözükürüz mahallecenek. Neyse.. Akşam olup hava karardı mı ben sokağa adım atmaya tırsarım(cümleninde böylesi). Zaten sokağın başına geldin mi bi ürperti kaplar içini. Böyle bi karanlık,bi puslu hava,hafif rüzgar uğultusu falan.. O sokak lambası da artık son kalan gücüyle ağacın yaprağına dalına ışık verip onların gölgesini oraya buraya saçar,bizim sokak resmen elm street'e döner. Bide dükkanlar kapandı mı.. Aha hiç kaçarın yok o zaman. Ya tacize uğrarsın,ya kaçırılırsın yada işin bitti yani bi şekilde. O yüzden ben bizim aile üyelerine ve kendime hiç tavsiye etmem hava kararıp dükkanlar kapandıktan sonra evden dışarı çıkmayı.
Belediyeler demiştim. Göz doldurmak için cicili bicili panolar,afişler yaptırırlar.. 'hizmet ediyoruz'. Yaa evet. Abi 'tanrının unuttuğu yer' diye bişey diyolar ya hani, biz 'belediyenin unuttuğu yer'deyiz!