6 Temmuz 2013 Cumartesi

-

Yağmur damlaları camı tırmalayıp geçiyordu. Bütün gece gözüne uyku girmemişti. Cam açıktı, yağmur damlaları içeri giriyordu. Yatağı camın yanındaydı. Yüzü ıslanmıştı. Ağlamaktan biraz, biraz da yağmurdan. Öylece bakıyordu tavana. Sanki bir şeyler görüyordu orada. Ya da sanki biri ona bir şeyler anlatıyordu orada. Gözünü onaylarmış gibi kırpıyordu arada. Bazen kaşlarını kaldırıyordu bir şeye itiraz eder gibi. Ama ağzını açmıyordu. Rüzgar çıplak vücudunu yalayıp, odanın içine süzülüyordu. Tüyleri diken diken olmuştu. Rüzgardan üşümüştü belli ki. Ama yine de kıpırdamıyordu. Bir şeyler düşünüyordu, bu her halinden belli oluyordu. 
Bu sefer neden yalnız yattığını düşünüyordu belki. Ondan önceki gecelerde yatağında hiç tek başına yatmamıştı. Her sabah evden çıkmadan önce jilet gibi düzelttiği kırmızı çarşafını her gece başka bir vücutla kırışıklıklara ve iniltilere boğuyordu. Ama bu sefer olmamıştı. Çarşafı hala jilet gibiydi. Belki yattığı yer biraz bozulmuştu, o kadar. 
Düşünüyordu. Hayatından öylece geçip giden insanları. Çoğunun adını bile hatırlamıyordu. Bu muydu olması gereken?
Bir zamanlar insanları anlamaya çalışmaktan çok yorulduğunu söylemişti. Onları dinlemek istemediğini, onlara bir şeyleri anlatmaya çabalamak istemediğini de. Sonucun hep aynı olacağını söylerdi. 

"Ben öleceğim." diyordu. Son zamanlarda sıkça tekrarlamaya başlamıştı. 
Yatağın üstünde öylece yatıyordu. Gözlerini kapattı. Kurumuş dudakları sanki kurak bir toprağın yarılması gibi açıldı: "Ben öleceğim.".
Ve sonra, dudağının üstüne bir yağmur damlası düştü. Odanın içindeki rüzgar çıplak vücudunun üstünden süzülüp, camdan dışarı çıktı. 
Bir gece bile yalnız geçirmediği yatağında, tek başınaydı. 
Ölmüştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.