9 Temmuz 2013 Salı

Geçen gün yine kafam olmuş bi' ton. Aklımı dağa kaldırmışım. Olabildiğince hızlı kaçıyorum gerçeklerden.
Biri yaklaşmaya çalışıyor. Birileri bazen de. Dokunmuyorum.
Bir adım atıyor o, ben iki adım geri gidiyorum. Diyorum ki kendime, "Korkuyorum."
-Ama neden?
-Bilmiyorum. Başım dönüyor.
-Gel otur şöyle. İyi olunca gidersin.
-Kalamam. Kaçmam gerek. Bulacaklar beni. Zayıf yanıma dokunacaklar. Kalbime tecavüz edecekler. Koşmam gerek, en uzağa. Onlardan gitmem gerek.
-İnsanlar her yerde. Bugün ondan kaçarsan, yarın diğeri gelecek. Hep kaçamazsın.
-Gardımı indiremem. Önceliklerim var. Sorumluluklarım. İzin veremem kalbime dokunmasına. Yol bitene kadar, kaçacağım.
Bir şey oluyor sonra bazen. Uykumu kaçırıyor. Bu aralar çoğu şey uykumu kaçırıyor.
Bir şeyler oluyor, aklımda, tam kafamın içinde.
Yazmak istiyorum, olmuyor. "Konuşayım en azından." diyorum, dilim lâl olmuş. Bülbülmüşüm, dut yemişim.
Yapamıyorum.
Kalkıp bir sigara yakıyorum, kahve koyuyorum bir fincan. İçerken yine düşünüyorum. Düşündükçe, ve içtikçe, her şey saçma gelmeye başlıyor. Her şey, saçma. Ya da onun da dediği gibi, "Her şey karmaşık.".
Bazen bu karmaşadan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum. Tam bu zamanlarda kaçmaya başlıyorum işte.
Bir martı olduğumu düşlüyorum: Bulutların arasında, tüm gerçeklikten uzak bir martı.
Bir martıyım. Ve kimsenin bana dokunamayacağı kadar yüksekte uçuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.