Susmayı önce hangimiz başlattı, hatırlamıyorum. Ama, sustuk işte. Şahsen ben güzel susarım. O da fena susmuyor. Oysa söylenecek epey şey var. Yani, “Artık konuşulacak bir şeyimiz kalmadı.“ zamanımızda değiliz. Ama, ben sözcüklerimi tamire verdim. İçleri boşalmış, anlamları kırılmış, üzerlerine frekans kirliliğinin isi sinmiş. Öylesine, boş boş uçuşuyorlar havada. İçlerinden birkaç tanesini yakalayıp ona söylesem… "Saatlerimiz şu anda on altı kırk ikiyi gösteriyor, dışarıda kırk ikindi yağmurları yağıyor. Ve, ve ben sizi çok seviyorum…" İnsan, çok değil, bir tanecik sevgi sözcüğü söylemeye kalksa, salak bir program sunucusunun frekansına giriyor.
20 Temmuz 2013 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.